GÜNCEL
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Akdeniz’in barış denizi olması için bütün taraflarla anlaşmaya hazırız”


Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı’na ilişkin basın toplantısında, Türkiye ile Libya arasındaki deniz yetki alanlarıyla ilgili imzalanan anlaşmaya ilişkin soruya verdiği cevapta; “Akdeniz’in bir barış denizi hâline gelmesi için bütün taraflarla iş birliği yapabileceğimizi, anlaşma yapabileceğimizi açıkça ifade ettik. Tek istisnası Güney Kıbrıs, çünkü resmî olarak tanımıyoruz. Ama diğer ülkelerle de hem deniz yetki alanlarının belirlenmesi, hem kıta sahanlığı, hem sismik araştırma, sondaj ve diğer alanlarda ortak çalışma yapabileceğimizi ifade ettik” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’na ilişkin düzenlediği basın toplantısında, gündemdeki gelişmelere ve toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulundu ve basın mensuplarının sorularını cevapladı.
Kamuoyu ile canlı olarak paylaşılan toplantıda, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın şunları söyledi: “Bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında yapılan 19. Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı’nda iç ve dış gündeme dair konular etraflı bir şekilde ele alındı. Öncelikle Cumhurbaşkanımızın takdim konuşması ile başlayan Kabine Toplantısı’nda, daha sonra güvenlik alanında İçişleri Bakanlığımızın, Dışişleri Bakanlığımızın, Millî İstihbarat Teşkilatımızın sunumları oldu güvenlik konularıyla ilgili, ardından Tarım ve Orman Bakanlığımızın, onun ardından, şu anda devam ediyor, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızın bir sunumu oldu, son olarak Gençlik ve Spor Bakanlığımızın da özellikle genç çocuklarda erken yaşlarda spor yetenek taramasıyla ilgili bir sunumu olacak. Önümüzdeki günlerde bu çalışmanın detayları biraz daha netleştiğinde Gençlik Spor Bakanlığımız bunu paylaşacak. Özellikle Türkiye’de ileriye dönük genç sporcuların yetiştirilmesiyle ilgili çok önemli bir çalışma yapılıyor, bunun önümüzdeki dönemde hem gençlerimizin sağlıklı yetişmesi, hem de Türk sporuna katkı sağlaması açısından her alanda önemli çıktıları olacağına inanıyoruz, bununla ilgili sunumlar yapıldı.
Cumhurbaşkanımız takdim konuşmasında özellikle son dönemde gerçekleştirdiği uluslararası toplantı ve temaslar hakkında kabine üyelerine de bilgiler verdi. Bildiğiniz gibi son dönemde Amerika seyahatinden sonra Katar ziyareti gerçekleşmişti, bu ülkeyle yaptığımız Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı’nın ardından İngiltere’ye bir ziyaretimiz oldu, burada bir dörtlü zirve gerçekleşti, üç büyük Avrupa ülkesiyle Türkiye’nin özellikle Suriye ve Libya konularında istişareler yapacağı bir mekanizma olarak bu dörtlü zirve ilk olarak ilk toplantısını Londra’da yaptı, orada alınan bir karar çerçevesinde de bu toplantının ikincisi Şubat ayında İstanbul’da yapılacak ve bundan sonra bu mekanizmanın daha düzenli bir şekilde işletilmesi konusunda da mutabakat sağlandı. Tabi İngiltere ziyareti asıl gündemi NATO Zirvesi idi ve burada da Sayın Cumhurbaşkanımız -siz de takip ettiniz- NATO’yla ilgili hem Türkiye’nin tezlerini ve görüşlerini ortaya koydu, hem de bugün ve yarına ilişkin NATO’nun vizyonu, güvenlik algısı, tehdit algılarıyla ilgili bir çerçeve çizdi ve bu zirve de bizim açımızdan da son derece başarılı geçti diyebilirim.
Burada da özellikle Suriye, Libya, terörle mücadele, siber saldırılar, hibrid tehditler ve benzeri konular NATO bağlamında, NATO ittifakının dayanışma ruhu çerçevesinde etraflı bir şekilde ele alındı. Tabi bu konuları da önümüzdeki günlerde yakından takip etmeye devam edeceğiz.
“KÜRESEL MÜLTECİLER FORUMU’NDA MÜLTECİ KRİZİNİN KÜRESEL BOYUTLARI ETRAFLI BİR ŞEKİLDE ELE ALINACAK”
Gene Sayın Cumhurbaşkanımızın uluslararası düzeyde devam eden temasları çerçevesinde önümüzdeki hafta Cenevre’de bir Küresel Mülteciler Forumu’na eş başkan olarak katılımı planlanmakta. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin düzenlediği bu toplantıda özellikle mülteci krizinin küresel boyutları, bölgesel yansımaları etraflı bir şekilde ele alınacak. Bu toplantıya da birçok ülke katılıyor, Cumhurbaşkanımız da eş başkan olarak, BM Genel Sekteri, Kosta Rika Cumhurbaşkanı, Pakistan Başkanı ve diğer ülke temsilcileriyle birlikte bu foruma katılacaklar ve mülteci meselesine küresel manada nasıl bir çözüm bulabiliriz, bu konuyla ilgili bir yoğun çalışma mesaisi gerçekleştirecekler. Oradan da bildiğiniz Sayın Cumhurbaşkanımızın Malezya ziyareti olacak, burada da bir dizi İslam ülkesinin, Pakistan’ın, İran’ın, Endonezya’nın, Türkiye’nin ve Malezya’nın katılımıyla İslam dünyasının gündemindeki temel sorunları ele alan bir zirve gerçekleştirilecek.
Cumhurbaşkanımız gene tabi son dönemde gündemimizde olan önemli bir konu biliyorsunuz Meclis’te de bütçe görüşmeleri devam ediyor, dolayısıyla burada ekonomiyle ilgili de bir genel değerlendirmesi oldu, onu da paylaşmak isterim.
Özellikle son dönemde sanayi üretimindeki yükseliş trendinin memnuniyet verici olduğunu ifade etmeliyim. Kapasite kullanım oranlarının arttığı artık teyit ediliyor, AR-GE harcamaları önemli bir eşik olarak millî gelirimizin şu anda yüzde birini aşmış durumda, bu çok önemli bir kazanım, çünkü AR-GE’ye yapılan her yatırım ileriye dönük inovasyon, yeni marka üretimi, yeni patent alımı, teknolojik verimlilik ve diğer alanlarda çok önemli bir geri dönüm sağlıyor. Ekonomiyi tetikleyen önemli kalemlerden birisi olarak AR-GE harcamalarımızın yüzde birlik bir seviyeye ulaşmış olması gerekten önemli bir eğişin geride bırakıldığını gösteriyor.
“ENFLASYONDA CİDDİ BİR DİZGİNLENMENİN OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ”
Ayrıca güven endeksleri yukarı doğru hareketlenmiş durumda. İhracat ve turizm verilerinde de bildiğiniz gibi çok ciddi ilerlemeler kaydedildi. Özellikle bu yıl turist sayısı 41 milyonu da geçti, bununla orantılı olarak turizm gelirleri de giderek artıyor. Daha önce Kültür Bakanımız da ifade etmişti, 50 milyon turist hedefi çok uzak değil, hamdolsun Türkiye artık bu imkân ve kabiliyetlere sahip.
Aynı şekilde enflasyonda da ciddi bir dizginlenmenin olduğunu görüyoruz, faizlerdeki düşüşün de devam edeceği görünüyor, bu çerçevede de borsada meydana gelen yükselişin de memnuniyet verici olduğunu ifade edebiliriz.
Bir diğer önemli gelişme de, geçen hafta Cumhurbaşkanımız İslam İşbirliği Teşkilatı’nın bir ilgili toplantısında paylamıştı, özellikle insani gelişmişlik endeksinde yüksek kategorisinden çok yüksek kategorisine çıkmış olması da Türkiye’deki genel manada ekonomik verilerin iyeye doğru gittiğini gösteriyor; bunu da özellikle vurgulamak isterim.
Bizim gündemimizde olan bir diğer önemli konu da, yarın biliyorsunuz arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri tevdi edilecek, burada külliyede, milletin evinde gerçekleştirilecek bir programla Sayın Cumhurbaşkanımızın hem ev sahipliği, hem de iştirakiyle gerçekleşecek bu toplantıda, daha önce ilan ettik ama hatırlatmak açısından ben ödül sahiplerini tekrar burada zikretmek istiyorum.
CUMHURBAŞKANLIĞI KÜLTÜR VE SANAT BÜYÜK ÖDÜLLERİ
Cumhurbaşkanlığı 2019 Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri edebiyat alanında rahmetli Nuri Pakdil Bey’e, müzik alanında MFÖ diye bildiğimiz Mazhar, Fuat, Özkan Grubu’na, sinema alanında Mesut Uçakan’a, resim alanında Devrim Erbil’e, geleneksel sanatlar alanında Fuar Başar’a, mimarlık alanında Doğan Kuban’a, sosyal bilimler alanında Ahmet Yaşar Ocak’a ve vefa ödülü kategorisinde de geçenlerde kaybettiğimiz rahmetli Haluk Dursun Hoca’ya verildi. Yarın hayatta olanlar inşallah kendileri bizzat katılarak, darı bekaya göç etmiş olanların da inşallah yakınları ve temsilcileriyle burada bu töreni gerçekleştireceğiz. Özellikle kültür ve sanata verilen değerin toplam nezdinde de paylaşılması açısından bunun önem arz ettiğini ifade etmek istiyorum.
Bir başlık daha sizinle paylaşmak istediğim sorularınıza geçmeden önce.
“MÜLTECİLERİN EVLERİNE GÜVENLİ BİR ŞEKİLDE GERİ DÖNMELERİNE İLİŞKİN DETAYLI ÇALIŞMA SÜRDÜRÜLÜYOR”
Özellikle tabi Suriye ve Libya’da yaşanan gelişmeler son dönemde hem bizim, hem de dünya siyasetinin önemli başlıklarını oluşturuyor. Suriye’de bildiğiniz gibi Barış Pınarı Harekâtı’ndan sonra bizim hem Amerika Birleşik Devletleri hem de Rusya Federasyonu’yla yaptığımız iki tane önemli anlaşma var. Bu anlaşmanın ardından, birisi 17 Ekim, birisi de 23 Ekim anlaşmalarıydı, bu anlaşmaların ardından da özellikle sahadaki gelişmeleri yakından takip etmeye devam ediyoruz. Bildiğiniz gibi burada teröristlerin sınırımızdan tamamen uzaklaştırılması ve bir 444 kilometrelik bir hat üzerinde, bu batıya doğru da genişleyebilir, ama öncelikle olarak Fırat’ın doğusundan itibaren Irak sınırına kadar olan bölgede bir güvenli bölgenin kurulmasıyla ilgili çalışmalarımız da devam ediyor. Öncelikli olarak şu anda bizim Barış Pınarı Harekâtı alanımız olan Tel Abyad ve Rasulayn bölgesinde bununla ilgili çalışmalar devam ediyor.
Tabi eş zamanlı olarak güvenli bölgenin kurulması ve mültecilerin evlerine güvenli bir şekilde geri dönmelerini sağlamak amacıyla da Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’yle de detaylı bir çalışma şu anda Dışişleri Bakanlığımız, AFAD ve ilgili kurumlarımız marifetiyle sürdürülüyor. Pazartesi günü Cenevre’de gerçekleşecek olan Küresel Mülteciler Forumu’nda da bu konuyu hem Genel Sekreter, hem de Mülteciler Yüksek Komiseri ile ele alma imkânımız olacak. Başta da hep ifade ettiğimiz gibi, mültecilerin dönüşü Birleşmiş Milletler’in belirlediği üç ana kritere göre gerçekleşecek, yani güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde dönüşlerini sağlayacak bir çalışma yapıyoruz. Bugüne kadar uyguladığımız açık kapı politikası değişmemiştir, kimseyi zorla istemediği bir yere göndermek gibi bir politikamız bizim söz konusu değil. Dünyanın başka ülkeleri başka yöntemlere başvurabilir, hem insan haklarına, hem uluslararası hukuk ve anlaşmalara aykırı birtakım politikaları hayata geçirebilir ama Türkiye Cumhuriyeti olarak, Türk Milleti olarak biz mazlumun, mağdurun, mültecilerin, ihtiyaç sahiplerinin yanında olmaya devam edeceğiz. Fakat mülteci meselesinin küresel bir sorun olduğunu ve bütün paydaşların külfet paylaşımı noktasında sorumluluk alması gerektiğini de tekrar hatırlatmak istiyoruz.
RUSYA DEVLET BAŞKANI PUTİN İLE TELEFON GÖRÜŞMESİ
Tabi sahada özellikle PYD-YPG terör örgütünün hareketliliğiyle, mevcudiyetiyle ilgili endişelerimiz devam ediyor, bu konuyu hem Amerika Birleşik Devletleri’yle, hem Rusya’yla paylaşmaya, koordinasyon hâlinde bu konuyu takip etmeye de devam ediyoruz. Nitekim biraz sonra, 19:30’da Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Putin’le bir telefon görüşmesi olacak, burada hem Suriye’deki gelişmeleri, yani Fırat’ın doğusundaki gelişmeleri, Kobani olsun, Münbiç olsun, Kamışlı olsun, diğer bölgeler olsun, hem de İdlib’deki son durumu Cumhurbaşkanımız detaylı bir şekilde ele alacak. Ayrıca, Libya’daki gelişmeler de önem arz ediyor, bu konuları da Rusya Federasyonu Başkanı Sayın Putin’le görüşecekler.
“SURİYE’DE ÇÖZÜM, MUTLAKA BİR SİYASİ GEÇİŞ SÜRECİYLE GERÇEKLEŞECEK”
Bildiğiniz gibi Sayın Putin’in 8 Ocak’ta ülkemize bir ziyareti de olacak, ama onun öncesinde bu telefon görüşmesiyle de özellikle Suriye sahasındaki gelişmeleri yeniden ele alma imkânımız olacak. Suriye’de siyasi çözüm sürecinin hayata geçirilmesi bildiğiniz gibi çalışmalarımız da yoğun bir şekilde devam ediyor, Anayasa Komisyonu’nun çalışmalarına biz tam destek veriyoruz, ama özellikle rejim kaynaklı engellemeler neticesinde maalesef son toplantıdan arzu edilen neticeler alınamadı. Burada rejimin dayatma yoluyla Anayasa Komisyonu’nu değersizleştirme, altını oyma yönündeki adımlarını şiddetle kınadığımızı ifade ediyoruz. Bu müzakere masası Suriye’nin bütün unsurlarını kucaklayacak bir şekilde kurulmuştur, Birleşmiş Milletler himayesi ve şemsiyesi altıda yapılmaktadır, orada hem rejim, hem de muhalifler bulunmaktadır. Dolayısıyla bu müzakere zeminini barışa ve siyasi istikrara götürecek zemini ortadan kaldıracak adımlardan rejimin mutlaka sarfınazar etmesi gerekir. Bu konuda biz hem Rusya Federasyonu’na, hem İran tarafına da gerekli telkinleri yaptık, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Zira nihai olarak Suriye’de çözüm, mutlaka bir siyasi geçiş süreciyle gerçekleşecek.
Anayasa Komisyonu’nu rejimin neden akamete uğratmak istediğini biliyoruz, çünkü oradan çıkacak bağlayıcı bir kararın kendi lehine olmayacağı endişesiyle hareket ediyor. Çünkü bildiğiniz gibi Anayasa Komisyonu çalışmasını tamamladığında, bir sonraki aşama Suriye’de seçimlerin yapılması olacak, yani şeffaf ve özgür seçimlerin gerçekleşmesi hâlinde Suriye halkının iradesi tecelli edecek ve Suriye’yi yönetecek gelecekteki kuşatıcı, demokratik meşruiyeti olan şeffaf yapı bu şekilde ortaya çıkacak, rejimin bundan kaçtığını biz gayet iyi biliyoruz. Ama asıl olan burada Suriye halkının, nerede olurlarsa olsunlar, ister Suriye’nin içinde, ister Suriye’nin dışında, iradelerini sandıkta özgür ve şeffaf bir şekilde yansıtmalarını sağlayacak şartları oluşturmak. Bu konudaki çalışmalarımız yoğun bir şekilde bundan sonra da devam edecek.
“LİBYA’DAKİ SİYASİ SÜRECİN BM ÇATISI ALTINDA İLERLETİLMESİ ÇALIŞMALARIMIZI YOĞUNLAŞTIRARAK SÜRDÜRECEĞİZ”
Libya’yla ilgili de bir cümle ifade etmek istiyorum. Son dönemde özellikle Hafter güçlerinin Trablus’a dönük saldırılarının yoğunlaştığını görüyoruz. Bildiğiniz gibi arkadaşlar, bu saldırılar hem uluslararası toplumun tanıdığı Libya Merkezi Hükûmeti diyelim, Yüksek Devlet Konseyi’ne, yani Fayiz Sarraj’ın başkanlığını yaptığı konseye karşı bir saldırıdır, bir tecavüzdür, hem de geçtiğimiz Nisan ayında Hafter ve Sarraj taraflarının üzerinde mutabık kaldığı Abu Dabi Anlaşması’na da aykırıdır.
Bildiğiniz gibi Berlin’de bir dizi toplantılar yapıldı, bunların dört tanesine ben de katıldım, dün buradaki yoğunluktan dolayı dünkü toplantıya katılamadım ama -bundan sonraki aşamada liderler düzeyinde Berlin’de bir Libya Zirvesi yapılacak- orada da bu konu tabi detaylı bir şekilde ele alındı. Biz görüşlerimizi baştan beri net bir şekilde orada ortaya koyduk, herkesin mutlaka Nisan ayındaki pozisyonlarına geri çekilmesi esastır. Bir ateşkes sağlanacaksa, bir siyasi sürecin ilerlemesinden bahsedeceksek Libya’da, Hafter taraftarlarının da Nisan ayındaki pozisyonlarına geri çekilmesi gerekiyor. Çatışmayla ve Hafter tarafına silah aktarmak suretiyle yahut paralı asker göndermek suretiyle orada bir neticenin alınamayacağı ortadadır. Dolayısıyla bu siyasi sürecin BM çatısı altında ilerletilmesi noktasında çalışmalarımızı yoğunlaştırarak devam edeceğiz. Ama gene burada bildiğiniz gibi pek çok aktör var Libya sahasında, bütün ilgili aktörlerin bu konuda makul ve meşru zeminde hareket etmesini sağlayacak çalışmalarımıza devam edeceğiz, Sayın Cumhurbaşkanımız da bunu zaten hem NATO Zirvesinde dile getirmişti, hem de bundan sonraki temaslarında yoğun bir şekilde gündeme getirmeye devam edecek.
Soru: AK Partili Feyzullah Kıyıklık ve bir grup AK Partili’nin parti kurma hazırlığında olduğunu bildiğiniz Sayın Davutoğlu’nu ziyaret ettiği açıklandı, kendisi açıkladı. Aynı zamanda Babacan’ı da ziyaret etme olasılığının olduğunu söyledi. Tam parti kurma hazırlığındayken bu ismin iki ismi ziyaretini, zamanlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sayın Cumhurbaşkanı’nın haberi var mıdır? Bir de efendim, Davutoğlu’yla ilgili olduğu için söylüyorum, Sayın Davutoğlu’nun da açıklamaları olmuştu…
Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar ve aileleri mal varlıklarını açıklasınlar demişlerdi efendim. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Şimdi Sayın Feyzullah Kıyıklık AK Parti’de yıllarsa siyaset yapmış bir büyüğümüzdür, bu konuda şu anda kendisi bildiğiniz gibi milletvekili değil. Bu konuyla ilgili olarak da, yani bu Sayın Babacan’ı, Sayın Davutoğlu’nu ziyaret etmeleriyle ilgili, kendi beyanından anlıyoruz biz bunu, Cumhurbaşkanımızın bu yönde bir görevlendirmesi söz konusu olmamıştır arkadaşlar, biz de basından öğrendik, kendi girişimleridir. Zaten kendisi de açıklamasında kimseye bir telkinde, icbarda bulunmak niyetiyle gitmediklerini, siyasi görüş alış verişinde bulunmak amacıyla gittiklerini ifade ediyor. Zaten buradan da hani biraz böyle, ne diyelim, eski tabirle mefhumu muhalifinden, yani tersinden okuduğunuzda ne amaçla gittiği anlaşılıyor. Yani böyle bir görevlendirme, gidin şunlarla konuşun, işte parti kurmaktan vazgeçirin falan gibi herhangi bir görevlendirme falan söz konusu değil. Bu vekil büyüğümüzün kendi girişimidir.
“ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ ÜZERİNDEN SİYASİ TARTIŞMA BAŞLATMAK GÜNDEM SAPTIRMAKTIR”
Diğer sorunuzla ilgili, arkadaşlar, bu konuda Cumhurbaşkanımızın, özellikle onunla ilgili söylüyorum, yani mal varlığı bellidir, mal beyanı bellidir, ailesiyle birlikte verilmiştir. Şimdi burada gündem saptırmamak lazım. Burada Şehir Üniversitesi’yle ilgili yürüyen maalesef bir müddettir devam eden bir tartışma var. Şu anda onunla ilgili tabi bildiğim kadarıyla YÖK’ün de bir çalışması devam ediyor, orada öğrencilerin mağdur olmaması için, bir eğitim kurumunun çalışmalarının kesintiye uğramaması için, oradaki akademik bilimsel çalışmalarının devam etmesi için ne yapılaması gerekiyorsa idari anlamda, finansal anlamda, bunları tabi YÖK’le birlikte koordine etmek suretiyle bir hâl yoluna koyacaklarını biz umuyoruz, bekliyoruz. Oradaki öğrencilerin, akademisyenlerin hiçbir şekilde mağdur olması bizim arzu edeceğimiz bir şey değil. Ama bu konu üzerinden başka bir siyasi tartışma başlatmayı da doğrusu bir gündem saptırma olarak değerlendiriyoruz. Yani konuya yoğunlaşalım, burada bir üniversitenin girdiği idari ve finansal birtakım sınamalar var, bunlarla ilgili konuyu nasıl çözebiliriz, bu konuda, yani direkt Cumhurbaşkanlığı zaten taraf değil burada, YÖK üzerinden, tabi bir banka var, bir Danıştay kararı var, alınmış krediler var, bütün bunlarla ilgili bir çalışmanın belki etraflı bir şekilde yapılıp siyasi bir polemiğe dönüştürmeden, bir kutuplaştırma vesilesi yapmadan bu konuyu uygun bir şekilde çözmek en doğru yol olacaktır diye düşünüyoruz.
Soru: F-35 savaş uçağıyla ilgili ABD’yle özellikle son dönemde kriz var. Bu konuda Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar ABD’de yeni gelişmelerin olduğunu, hareketlenmenin olduğunu söyledi. ABD’yle yapılan görüşmede ne tür bir sonuç elde edildi? ABD Türkiye’nin tezlerini kabul etti mi efendim teknik bir çalışma konusunda? Bunları öğrenmek istiyorum.
“F-35 KONUSU SAVUNMA SANAYİ MEVZUSU OLMAKTAN ÇIKIP, AMERİKAN İÇ SİYASETİNİN BİR KONUSU HÂLİNE GELMİŞ DURUMDA”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Şimdi daha önce biliyorsunuz biz Dışişleri Bakanlığımız üzerinden bu konu ilk gündeme geldiğinde bir teknik çalışma heyeti kurulması teklifini götürmüştük, hatta bunu gelin istiyorsanız ikili, istiyorsanız NATO şemsiyesi altında yapalım demiştik, çünkü gerekçe olarak bize bunun sadece F-35’leri değil NATO güvenlik sistemini de riske atacak bir adım olacağı şeklinde idi. Biz buna ikna olmuş değiliz. Bizim teknik uzmanlarımızla, Hava Kuvvetlerimizdeki uzmanlarımız, Savunma Sanayi Başkanlığı’ndaki uzmanlarımızın söylediği de, böyle bir riskin söz konusu olmadığı. Dolayısıyla dedik ki, gelin, yani bu konuda pozisyon empoze etmek yerine gerçekleri ortaya koyalım ve net bir şekilde konuyu bir aydınlığa kavuşturalım. Fakat maalesef Amerika Birleşik Devletleri tarafı bu tekliften hep kaçındılar şu ana kadar. Benim NATO Zirvesi marjında Amerikan Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brien’la yaptığım görüşmede de biz bu konuyu etraflı bir şekilde ele aldık, o zaman basına vermedik, biraz trafik de yoğundu. Daha sonra Cumhurbaşkanımızın da biliyorsunuz Sayın Trump’la bir görüşmesi oldu heyetler arası gene zirve marjında, o görüşmede bu konu, yani başkanlar düzeyindeki görüşmede bu konu detaylı gündeme gelmedi, biz konuştuk. Ve bizim yaptığımız görüşmede de biz bu teklifimizi yeniledik tabi. Çünkü eğer gerekçe buysa, yani bunu ortadan kaldıracak birtakım izahatın yapılabileceğini, birtakım düzenlemelerin yapılabileceğini biz biliyoruz, bunu da görüyoruz. Dolayısıyla burada tek taraflı olarak bizi hem F-35 programından çıkartacak, hem de CAATSA yaptırımlarına yol açacak bir tablonun olmadığı kanaatindeyiz, bize göre bu son derece açık ve seçik ortada. Fakat özellikle Kongre kaynaklı baskılardan dolayı işte Amerikan yönetiminin, Trump yönetiminin de bu konuda bir sıkışmışlık içinde olduğu anlaşılıyor. Yani bu konu arkadaşlar maalesef, şu anda teknik ya da savunma sanayi mevzusu olmaktan çıkmış, tamamen Amerikan iç siyasetinin bir konusu hâline gelmiş durumda.
Yani daha da önce de söylemiştim ben bunu ama gene kamuoyunun bilmesi açısından hatırlatmakta fayda var, bizim S-400’lerin alınmasıyla ilgili Rusya’yla yaptığımız anlaşma 2017’nin Nisan ayında yapıldı. Amerikan Yönetimi Kongresi’nin Rusya’yla ileri düzeyde ve geniş kapsamlı askeri iş birliği yapılmasını cezalandıran, ona yaptırım getiren CAATSA Yasası ise 2017’nin Ağustos ayında geçti, yani normalde hukuken de baktığınızda geriye doğru işletemeyeceğiniz bir süreç var. Yani biz bu anlaşmayı imzaladığımızda S-400’leri, böyle bir yaptırım yasası bile yoktu, böyle bir tasarı bile yoktu.
“S-400’LERİ BİZ KONTROL EDECEĞİZ, TÜRK SUBAYLARI KULLANACAK”
Bu konu nereden çıktı? Bildiğiniz gibi Amerikan iç siyasetinde Rusya Trump’ın seçildiği yıl o seçimlere müdahale etti mi-etmedi mi tartışması ki hâlâ bitmiş değil, yani son 2-2,5 yıldır Amerika’nın en çok konuştuğu mevzu, o bağlamda Amerikan yönetimini, biraz da kongresinin Trump yönetimine bu konuda bir hat çizmek, bir mesaj vermek, belki de cezalandırmak için gündeme aldığı bir konuydu. Daha sonra konu çok başka yerlere gitti, yani özellikle bizim Barış Pınarı Harekâtı’ndan sonra Amerikan yönetiminin belli kolları, kongredeki belli destekçilerin YPG’nin oyununun bozulmasından sonra gösterdiği reaksiyon, irrasyonel tepkiler, o duygusal patlamalara gördük hepimiz. Bunlarla birleşince bir anda bu mevzu ya hep, ya hiç sıfır toplamlı bir oyun meselesi hâline geldi. Sayın Cumhurbaşkanımız 13 Kasım’da Washington’a yaptığımız ziyarette Beyaz Saray’da Kongre üyelerine de tek tek bunları anlattı, konunun zannettikleri gibi olmadığını, teknik açıdan bakıldığında S-400’lerin F-35’lere bir tehdit oluşturmasının söz konusu olmadığını, kendilerinin teknik anlamda zihinlerinde birtakım endişeler varsa bunları giderebilecek birtakım düzenlemelerin de yapılabileceğini, ama bu konuda kendilerini kapatmış görünüyorlar, çünkü konuyu tamamen siyasileştirdiler, bundan dolayı da şimdi tabi bir pozisyon empoze etmeye çalışıyorlar. Cumhurbaşkanımızın çizdiği çerçeve son derece net; S-400’den geri adım söz konusu değil. Ama Türkiye olarak biz S-400’leri kullandığımızda F-35’ler veya NATO güvenlik sistemi veya F-16’lar veya başka uçak sistemleriyle ilgili bir riskin oluşmaması için de zaten gerekli düzenlemeleri yapacağız. S-400’leri biz kontrol edeceğiz, yani bizim subaylarımız kullanacak.
Dahası, biz Patriot’ları alma konusunda da hazır olduğumuzu ifade ettik. Daha sonra biliyorsunuz İngiltere ziyareti sırasında Fransa Devlet Başkanı, Cumhurbaşkanı Sayın Macron’un bir-iki açıklaması oldu, ‘biz işte SAMP-T füzelerini, yani EUROSAM üzerinden bunları vermeyi teklif ettik, ama Türkiye almadı’ gibi bir şey söyledi; bu doğru değil. Bir kere SAMP-T füzelerinin alınmasıyla ilgili Türkiye’nin EUROSAM’la yürüttüğü bir süreç var, ama Türkiye hiçbir zaman ‘ben bunları almayacağım’ demedi. Tam tersine o süreci yavaşlatan Avrupa tarafı oldu. Yine mesele, bizim için iki tane önemli konuda kilitlendi. Birisi; kredi ve fiyat meselesi. İkincisi de; ortak üretim meselesi. Bunlar gerçekleştiği zaman biz SAMP-T füzelerini de alabiliriz. Bunu Cumhurbaşkanımız Macron’a da söyledi.
“NATO İTTİFAKI İÇERİSİNDE, S-400’LERİN ETKİN BİR ŞEKİLDE KULLANILACAĞI BİR FORMÜL ÜZERİNDE ÇALIŞACAĞIZ”
Dolaysıyla biz Batı ittifakı içindeki dostlarımıza kapıyı hiçbir zaman kapatmıyoruz, açıkça söylüyoruz. Biz nasıl enerji kaynaklarımızı çeşitlendirmek zorundaysak, millî savunmayla ilgili, savunma sanayiyle ilgili kaynaklarımızı da çeşitlendirmek durumundayız. Bunu gelip sadece tek bir yere bağlamak istediğimiz zaman, o zaman bizim güvenlik ihtiyaçlarımızı karşılayacak adımları neden atmıyorsunuz sorusunu sormak durumundayız. Biz bunu da gördük, yani Patriot füzelerinin, bize ödünç verilen füzelerin önce Amerika, daha sonra Almanya tarafından nasıl çekildiğini hep birlikte gördük. İşte bunları tamir, bakım vesaire gerekçeleriyle biliyorsunuz 2015-2016’da çektiler, ondan sonra bir daha geri getirmediler. Yani Suriye savaşının en yoğun olduğu dönemlerde, bizim birçok tehdit altında olduğumuz dönemlerde o Patriot füzelerini çektiler. Şimdi Türkiye’ye nasıl bir mesaj veriyor bu? Türkiye bu konuda bir sürü adım attı, bir sürü çaba sarf etti, ama neticede S-400’ler alındı, o iş bitmiştir. Ha bundan sonrasıyla ilgili biz yine NATO ittifakı içerisinde hem kendi hava savunma sistemimizi garanti altına alacak hem de S-400’lerin etkin bir şekilde kullanılacağı bir formül üzerinde çalışacağız. Bu konuda müttefiklerimizle birlikte Amerika Birleşik Devletleri dâhil ortak çalışmaya biz hep hazır olduğumuzu ifade ettik, oradan bir geri adım söz konusu değil. Ama tek taraflı olarak, yani pozisyon empoze etmek, sadece bu alternatif var, başka bir alternatif söz konusu dediğinizde biz de buna doğal olarak itiraz ediyoruz; hayır, alternatifler var, ara çözümler bulunabilir, ara tonlar var bu siyahla beyaz arasında, bunları bulup ortaya çıkartabiliriz. Şu ana kadar vardığımız bir mutabakat söz konusu değil, ama müzakerelerimiz bundan sonra da devam edecek.
Soru: Geçen hafta Cuma günüydü sanıyorum, milletvekillerine geçiş üstünlüğü sağlayan bir düzenleme geçti Meclis’ten, kırmızı ışıkta geçmeleri ve çakarlı araç kullanmaları noktasında. Bu anlamda Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir değerlendirmesi oldu mu, bu düzenlemeyi nasıl değerlendirirsiniz, zira sosyal medyadan çokça tepki geldi bu karara ilişkin olarak?
ÇAKARLI ARAÇ KULLANIMI İLE İLGİLİ YASA
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Şimdi bu Meclis’ten geçen yasa Cumhurbaşkanımızın önüne henüz imzaya gelmedi, tabii son tahlilde kendi takdirleridir, bununla ilgili değerlendirmelerini yapacaktır, yasaya da bakacaktır. Yalnız şunun altını çizmek isterim arkadaşlar: Bu çakar kullanımıyla ilgili son dönemde, özellikle son 1,5 ayda biliyorsunuz yeni bir uygulama başlatıldı ve eskiye göre 50’ye 1 oranında çakar kullanımında bir azalma söz konusu oldu. Yani daha önce kontrolden adeta çıkmış olan bu çakar kullanımıyla ilgili çok sıkı denetimler uygulanıyor şu anda. Ve prensip olarak da devlet protokolündeki ilk 29 şu anda bu çakar kullanma hakkına sahip bulunuyor arkadaşlar. Şimdi bu tabii bir ruhsattır, azimet değildir eski tabirle. Yani bir izindir, yani illa alın kullanın diye bir teşvik söz konusu değil. Şimdi burada bu ilk 29’daki protokol, bunlar tabii devletin belirlediği protokol listesine göre şekilleniyor. Sayıya baktığınızda, kullanım alanına baktığınızda milletvekilleri de dâhil olmak üzere şu anda kullanım alanında çok ciddi bir azalmanın olduğunu söyleyebilirim. Yani binlerce araçtan geçtiğimiz 1-1,5 ay içerisinde çakarlar söküldü. Bu konuda İçişleri Bakanlığımızın, Emniyet Genel Müdürlüğümüzün denetimi devam ediyor, bundan sonra da devam edecek. Yani dolayısıyla burada geçiş üstünlüğü, çakar kullanımı, siren vesaire gibi araçların kullanımının ihtiyaca binaen, çünkü koruma altında olan kişiler de var biliyorsunuz, devletin sağladığı hayat boyu koruma imkânı olan kişiler de var bulundukları kritik görevlerden dolayı, bunları da kapsayacak şekilde daha makul, vatandaşı rahatsız etmeyecek şekilde trafikte özellikle bir düzenleme yapılıyor. Şu anda zaten İçişleri Bakanlığı’nın aldığı bu tedbirlerle biliyorsunuz bu çok ciddi bir şekilde daraltıldı. Dolayısıyla burada trafikte asıl olan trafik kurallarına herkesin uymasıdır. Yani geçiş üstünlüğü dediğinizde trafik kurallarını isteyen istediği gibi ihlal edecek; böyle bir şey söz konusu değil. İhtiyaç hâlinde bunların kullanılması zaruret olabilir. Ama nihai olarak yasa tabii Cumhurbaşkanımızın önüne geldiğinde takdir kendilerinindir.
Soru: Bu son dönemde Doğa Koleji’nde özellikle mali sıkıntılar nedeniyle bir satış süreci söz konusu. Veliler bazı kampüslerde eylemler yapıyorlar. Bazı okullarda derslerin işlenmediği, öğretmenlerin derslere girmediği söz konusu. Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nde bu konu gündeme geldi mi? Millî Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda önümüzdeki süreçle ilgili atacağı somut bir adım var mı? Okulun olası kapanması durumunda nasıl bir yol izlenecek, değerlendirmenizi alabilir miyim?
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Şimdi Doğa Koleji’yle ilgili Millî Eğitim Bakanımızla da görüştüm, spesifik olarak belki bundan sonra atılacak, atılması muhtemel adımları kendileri açıklarlar detaylı bir şekilde. Ama bir genel prensip olarak şunu ifade etmek isterim: Özel okulların da tabi olduğu belli kurallar var, idari ve mali kurallar söz konusu. Bunlara uydukları müddetçe biliyorsunuz Millî Eğitim Bakanlığı ve tabii ki mali tarafı da Maliye Bakanlığı tarafından denetlenmek suretiyle bu kurumlar eğitim hizmeti vermektedirler. Burada sıkıntıya girdikleri zaman Millî Eğitim Bakanlığı’nın ilk yapacağı şey ve birinci önceliği; öncelikle öğrencilerin mağdur olmayacağı, velilerin de endişeye kapılmayacağı bir formül üretmektir. Bununla ilgili olarak genel prensip; Millî Eğitim Bakanlığımızın bir hazırlığı var. Tabii ben Doğa Koleji’nin yani finansal durumu, satışıyla ilgili şu anda bir öngörüde bulunamam, bu doğru olmaz, nasıl bir formül üretirler, kim alır-kim satar onu bilemiyorum, ama öğrencilerin mağdur olmaması için Millî Eğitim Bakanlığı’nın bu konuyu çok yakından takip ettiğini, Bakanımızın da bizzat konuya vakıf olduğunu ifade edebilirim. Umarız bu süreçten, bu darboğazdan çıkarlar, bir şekilde bu mali sorunlarını çözerler ve çocuklarımız, öğrencilerimiz, velilerimiz mağdur olmaz. Ama öyle bir durumun ortaya çıkması hâlinde dahi Millî Eğitim Bakanlığımızın bu konuda öğrencilerimizin mağdur olmayacağı bir formül üretmek için gerekli çalışmayı şu an itibariyle de yaptığını söyleyebilirim.
Soru: Siz S-400 alımı ve Amerika’nın olası yaptırımlarından bahsettiniz, ama Türkiye’ye ambargo uygulanmasına dönük tasarının ABD Kongresinin Dış İlişkiler Komitesi’nden geçtiği belirtiliyor. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
Bir de, Cumhurbaşkanı Libya’ya asker gönderilmesi ya da eleman gönderilmesi olarak tabir etmişti, bu noktada Libya’dan talep gelirse diye bir şart koşmuştu. Libya ile temaslar sürüyor. Bu noktada Libya’dan gelen herhangi bir talep söz konusu mu?
“S-400’LE İLGİLİ SÜREÇ DEVAM EDECEK”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Şimdi Kongre’deki o süreci biz de yakından takip ediyoruz. Demin de ifade ettiğim gibi, yani bunun bizim S-400 alımımıza, kullanımımıza dönük bir etkisi olmayacaktır, onu açık bir şekilde ifade edeyim. Yani Kongre’den bu tasarı geçse de-geçmese de, ne şekilde geçerse geçsin S-400’le ilgili süreç devam edecek. Tabii tasarının Komisyon’dan Genel Kurul’a gelmesi, Senato’dan geçmesi; bunlar ihtimal dâhilindedir. Daha sonra biliyorsunuz Başkanın önüne gelecek. CAATSA Yasası’nda da 12 tane madde var, bunların içinden en az beş tanesini Başkan seçmek durumunda, o beş maddenin hangilerini Sayın Trump seçecektir; daha önümüzde bir süreç var. Sayın Trump’ın bu konuda iyi niyet içerisinde olduğunu zannediyorum hepimiz takdir ederiz. Bunu kamuoyu önünde de söyledi, basın önünde de söyledi, bizimle yaptığımız toplantılarda da, Cumhurbaşkanımızla yaptığı toplantılarda da birçok kez ifade etti. Bu yasadan rahatsız, bunun uygulanmasını istemiyor. Ama tabii Kongre’den geçmiş bir yasa olduğu için de bir noktadan sonra onun da eli-kolu bağlı, bunu anlayabiliyoruz. Ama daha sonra bu yaptırım yasasında bulunan 12 maddenin hangilerini seçeceğine dair tercih hakkı da Başkan’ın elinde. Dolayısıyla o aşamalara geldiğimizde bunu göreceğiz. Ama dediğim gibi, Kongre üyelerinin burada gözlerini ve kulaklarını gerçeklere kapattıkları anlaşılıyor. Yani biz birçok defa böyle bir teknik çalışmayla dile getirdikleri endişelerin izale edilebileceğini söylememize rağmen bu çalışmadan ısrarla kaçıyorlar. Bu konunun olmuş-bitmiş bir mesele olduğunu söylüyorlar. Tabii ki bizim bunu kabullenmemiz mümkün değil, bizim uzmanlarımızın bu konuda dile getirdiği görüşler de son derece açık ve net.
LİBYA İLE TÜRKİYE ARASINDA İMZALANAN ANLAŞMALAR
Libya konusuna gelince; bildiğiniz gibi arkadaşlar, 27 Kasım’da İstanbul’da yapılan Libya ile iki tane anlaşma var; birisi deniz yetki alanlarıyla ilgili, diğeri de güvenlik ve askerî iş birliği anlaşması. Deniz yetki alanlarıyla ilgili anlaşma yeni bir anlaşma. O konuda da biliyorsunuz büyük gürültüler koptu, hâlâ tepkiler geliyor, yani biz bunu anlamakta da zorlanıyoruz açıkçası. Çünkü iki ülkenin, Akdeniz’e komşu olan, sahili olan iki ülkenin bu konuda karşılıklı bir anlaşma yapmasını başka ülkeler tarafından büyük bir vaveylayla karşılanması kabul edilebilir bir şey değil. Çünkü bu konuda BM uluslararası deniz hukukuna göre ülkeler bir araya gelerek aynı denize sahili olan ülkeler ikili, üçlü, dörtlü, çoklu anlaşmalar yapabilirler. Nitekim bizi Akdeniz’de Antalya sahiline hapsetmek için İsrail, Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs tarafının üçlü-dörtlü toplantılar yaptıklarını, anlaşmalar yaptıklarını gördük. Mesela biz aslında burada Akdeniz’in bir barış denizi hâline gelmesi için bütün taraflarla iş birliği yapabileceğimizi, anlaşma yapabileceğimizi biz açıkça ifade ettik. Tek istisnası Güney Kıbrıs, çünkü resmî olarak tanımıyoruz. Ama diğer ülkelerle de hem deniz yetki alanlarının belirlenmesi, hem kıta sahanlığı, hem sismik araştırma, sondaj ve diğer alanlarda ortak çalışma yapabileceğimizi ifade ettik. Bu birinci anlaşmaydı.
İkinci anlaşma da, güvenlik ve askerî iş birliği anlaşması. Bu daha önce yapılmış bir anlaşmanın, 2011 ya da 2012 yılı yanlış hatırlamıyorsam, güncellenmiş hâlidir, kapsamı biraz daha genişletilmiştir. Bu anlaşmaya göre uluslararası toplumun tanıdığı Libya Hükûmeti Türkiye’den böyle bir talepte bulunursa, asker göndermek için bunun ahdi zemini mevcuttur, bu anlaşmanın kapsamı içerisindedir. Tabii Libya tarafından bize gelen böyle bir talep söz konusu değil, umarız buna mecbur da kalmazlar. Yani bu içerideki çatışmalar bir an önce sona erer, ateşkes sağlanır. Ama böyle bir talep gelmesi durumunda Sayın Cumhurbaşkanımız o anlaşmada yer alan bir maddeye atıf yaparak bunun mümkün olduğunu, ahdi zemininin bulunduğunu da ifade ettiler. Tabii birileri yine bundan rahatsız olacak, biliyoruz. Ama hukuki zeminde iki ülke arasında yapılan bir güvenlik anlaşmasının üçüncü ülkelere tehdit oluşturmadığı müddetçe ki bu anlaşmanın üçüncü ülkelere dönük bir tehdit oluşturması söz konusu bile değil. Ama Libya’nın meşru hükûmetine dönük saldırıları durduracak ve iç barışı sağlayacak bir adım atma noktasında önemli katkı sağlayacağı da açık bir şekilde ortada.”

DÜNYA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muğla’da toplu açılış törenine katıldı






Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muğla’da toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada, “Her seçimde bize en güçlü şekilde destek veren milletimiz sayesinde, sadece ülkemizi eşi benzeri görülmemiş eser ve hizmetlere kavuşturmakla kalmadık. Aynı zamanda, terör örgütlerinden darbecilere, küresel vesayetçilerden ekonomik tetikçilere kadar, istiklalimize ve istikbalimize göz dikenlerin tamamının da hakkından geldik” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Muğla Adliye Sarayı yanındaki miting alanında Marmaris-Datça Yolu, Milas İçme Suyu Arıtma Tesisi ve Bodrum Devlet Hastanesi ile Yapımı Tamamlanan Diğer Projelerin Toplu Açılış Töreni’nde konuştu.
Marmaris ziyaretleri dışında epeydir Muğla’yla hasret gideremediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muğlalılara “Sizleri özlemişiz” diye seslendi.
Bugün hem özlem gidermeye hem de şehre kazandırdıkları eser ve hizmetlerin resmî açılışlarını yapmaya geldiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karşımda muhteşem bir katılım görüyorum. Bugün Muğla bir başka” dedi.
Eser ve hizmet siyasetlerinin en güzel örneklerini Muğla’da görmenin mümkün olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Muğla’nın her karış toprağında izimiz var, emeğimiz var. Hamdolsun Muğla’mız da tarımıyla, turizmiyle, ticaretiyle bu emeklerimizi üretime, istihdama, kazanca dönüştürme konusunda çok başarılı” değerlendirmesini yaptı.
Geride kalan 20 yılda ülkenin altyapısından üstyapısına kadar tüm eksiklerini gidermiş, Türkiye Yüzyılı’nın hazırlıklarını önemli ölçüde tamamlamış olarak milletin huzurunda olduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın geçmeye hazırlandığı yeni yönetim ve ekonomi düzeninde, Türkiye’yi hak ettiği seviyeye çıkarmanın ilk adımını attıklarını gördüğünü söyledi.
“ÜLKEMİZİ EŞİ BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ ESER VE HİZMETLERE KAVUŞTURDUK”
Şimdi daha büyük hedeflerle, daha büyük bir öz güven ve güçle yönlerini geleceğe dönmüş durumda olduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bundan 12 yıl önce 2023 hedeflerimizi ilk açıkladığımızda zihinlerini geri kalmışlık ve faşizm kapanına hapsetmiş birileri, kendi akıllarınca bizi küçümsemiş, alaya almışlardı. Hep yaptıkları gibi 2023 hedeflerimizi hayata geçirmek için başlattığımız her programa, her projeye, yatırıma ne diyorlardı? ‘Yapamazsınız.’ diyorlardı. Böyle engellemeye çalıştılar ve bu onlar için hezeyandı ama bunu dün gibi hatırlıyoruz” diye konuştu.
Yatırımlara karşı çıkanlara kulak asmadıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Tabii biz AK Gençlik’le, AK kadrolarla bunlara yüz vermedik. Hiç kulak asmadık. Bizim baktığımız tek yer milletimizdir, milletimizin özlemleridir, milletimizin talepleridir, milletimizin ihtiyaçlarıdır. Hamdolsun her seçimde bize en güçlü şekilde destek veren milletimiz sayesinde sadece ülkemizi eşi benzeri görülmemiş eser ve hizmetlere kavuşturmakla kalmadık aynı zamanda terör örgütlerinden darbecilere, küresel vesayetçilerden ekonomik tetikçilere kadar istiklalimize ve istikbalimize göz dikenlerin tamamının da hakkından geldik. Kendi milletinden umudunu kesenlerin, ülkemizin kutlu yürüyüşünü engellemek için sergiledikleri kepazeliklere rağmen Cumhuriyetimizin 100. yılına coşkuyla, gururla, heyecanla girdiğimiz bir döneme ulaştık.”
“BU MİLLET TERÖRDEN BESLENENLERE, KAN EMİCİLERE BU ÜLKEDE YOL VERMEZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, havaalanından buraya gelene kadar yol boyu tıklım tıklım olduğunu aktardı.
Müstemleke zihniyetlilerin kepazeliklerinin bitip tükenmek bilmediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçtiğimiz günlerde Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücüne güç katacak bir savunma sanayi projemizin açılışında, ordumuzun komutanlarıyla birlikte yaşadığımız sevince tahammül edemediklerini hep birlikte gördük. Bay Kemal, Sakarya Arifiye’de bu ordunun başkomutanı olarak Tayyip Erdoğan ne yaptı? Orada Fırtına obüslerinin teslim törenini yaptı. Senin hayatında, senin aklında böyle bir şey var mı, böyle bir şey yapabilir misiniz? Altay tanklarının teslimini yaptık Bay Kemal. Bunlarla ordumuz çok daha güçlü. Ordumuz bunlarla o terör örgütlerini ne yaptı? İnlerine gömdü inlerine. Bay Kemal, sen bu teröristlerle dirsek dirseğe dolaştın. Cezaevlerindeki teröristleri de nasıl çıkarırız diye bunun gayreti içerisindesin. Boşuna uğraşma, o teröristler öyle oralardan çıkamazlar. Ama bu şimdiden vadediyor. Yahu, Diyarbakır’da 51 vatandaşımızın ölümüne neden olan bu Demirtaş değil miydi? Şimdi çıkmış bu, ‘onları çıkaracağım’ diyor. Bu millet sana bu yolu açmaz. Bu millet terörden beslenenlere, kan emicilere bu ülkede yol vermez.”
Millete güvendiğini ve millete inandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu: “Bu yolda böyle yürüyeceğiz. El ele yürüyeceğiz, omuz omuza yürüyeceğiz. Hak ve özgürlük denilince biz milletimizle el ele olmayı anlarız, kan emicilere asla prim vermeyiz. Ama bu zihniyet önce Sakarya Arifiye’deki fabrikanın bu seviyeye gelmesini sağlayan yatırımlarımızı sabote etmek için yapmadığını bırakmadı. Her türlü yalan ve iftirayı kullanarak yürüttüğü bu ihanet kampanyasında başarılı olamayan bu habis zihniyet, bu defa doğrudan kahraman ordumuzu ve şerefli komutanlarımızı hedef alarak asıl niyetini gösterdi.”
“Muğla seninle gurur duyuyor” sloganları üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben de sizinle gurur duyuyorum. Gönüllerde köprüler kuralım ve destanları beraber yazalım” karşılığını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Her gün sınırlarımızı taciz eden Yunanistan’a, elinde on binlerce masumun kanı olan PKK’ya, ülkemizin son dönemde gördüğü en büyük ihanet çetesi olan FETÖ’ye, egemenliğimizi hedef alan ülkelere, velhasıl Türkiye ve Türk milleti düşmanlarına göstermediği, gösteremediği tepkiyi, ordumuzun komutanlarına fütursuzca sergileyen, seviyesizce hakaret eden bir kişi bu ülkenin siyasetçisi olabilir mi? Kardeşlerim anayasamıza göre bu kardeşiniz, bu ordunun başkomutanıdır. Bunu ben söylemiyorum anayasamız söylüyor.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, alandakilerin “Bir gece ansızın gelebiliriz” sloganları üzerine de “Aynen öyle, bir gece ansızın gelebiliriz ve geleceğiz” ifadesini kullandı.
“KENDİ ÜRETİMİNİ YAPABİLEN TÜRKİYE GERÇEĞİNE TAHAMMÜL EDEMİYORLAR”
Muhalefetin, ülkenin ve milletin hangi menfaatini savunacağını ve hangi hedefini hayata geçirebileceğini soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabii biz bunların asıl karın ağrılarını çok iyi biliyoruz. Bunlar Arifiye’deki atıl fabrikanın, ülkenin savunma sanayiinin en önemli üretim tesislerinden biri olmasından rahatsızlar. Bunlar karasından havasına, denizinden siberine kadar savunma sanayiinin her alanında kendi tasarımını, kendi üretimini yapabilen Türkiye gerçeğine tahammül edemiyorlar. Bunlar, terörü sınırları içinde bitirmekle kalmayıp sınırları ötesinde de teröristlerin başını ezen Türkiye fotoğrafına dayanamıyorlar” dedi.
Muhalefetin, küresel krizler karşısında diz çöküp teslim olmak yerine krizleri fırsata dönüştüren Türkiye tablosunu içlerine sindiremediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Çünkü bunların tüm hayatları, vesayetçilerin ve darbecilerin yönetimini kendilerine altın tepside sunduğu ülke hayaliyle geçmiştir. Rahmetli Menderes’i idam sehpasına gönderip ülkenin başına böyle çullandılar. Rahmetli Demirel’i muhtıralarla yıpratıp ülkenin başına böyle çöreklendiler. Rahmetli Özal’ı binbir yalan ve iftirayla devreden çıkartıp ülkenin başına böyle musallat oldular. İktidara geldiğimiz ilk günden itibaren bize de aynısını yapmak için çok uğraştılar. Ülkeye ve millete daha büyük hizmetler kazandırmak için harcamamız gereken vaktimizin ve enerjimizin bir kısmını, bunlarla mücadeleye ayırmak mecburiyetinde kaldık. Partimizi kapatmaya teşebbüs etmekten sokakları karıştırmaya, terör örgütlerini cesaretlendirmekten darbecilere alkış tutmaya kadar her yolu denediler. Dışarıda ve içeride Türkiye’yi hedef alan kim varsa hepsinin yanında bunlar yer aldılar. Ne yaparlarsa yapsınlar, işte ben şu anda karşımdaki bu muhteşem kalabalığın, az önce resmî rakamını sordum, dedim ne kadar? Resmî rakamı aldım, elhamdülillah 50 bine varan bir katılımla bugün buradayız. Bunlar bir tek kendi ülkelerinin, kendi insanlarının mücadelesine destek olmadılar. Şimdi de aynı kafayla, yeni oyunlar peşinde koşuyorlar.”
“BUNLAR ANAYASA’YI DA HİÇ OKUMAMIŞLAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, altılı masaya değinerek, “Bir masa kurmuşlar, etrafındaki herkesten ayrı ses çıkıyor. Herkes ayrı baş çekiyor, herkes ayrı hesap yapıyor. Bunlar Anayasa’yı da hiç okumamışlar. Sen nasıl oluyor da daha seçilmemişsin ve seçilmediğin hâlde nasıl oluyor da ‘hemen seçime gideriz’ diyorsun? Neyse, olanlar oldu. Bunların, ‘Allah bir’ dediğine inanın, başka hiçbir şeye inanmayın. Çünkü Allah bir” dedi.
“Masanın altında, üstünde sakladıkları, gözükmeyen ortakları ayrı telden çalıyor” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha ortada fol yok, yumurta yok. Sizin deyiminizle şerlenmelerinden, şımarmalarından yanlarına varılmıyor. Çünkü bunlar sadece zarar dostudur. Ülkenin ve milletin iyiliğini istedikleri tek bir örnek görülmemiştir. Ülkemize 20 yıldır kazandırdığımız her eser ve hizmeti, demokrasi ve kalkınma atılımlarımızın tamamını nasıl bunlara rağmen yaptıysak inşallah Türkiye Yüzyılı vizyonunu da aynı şekilde hayata geçireceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, alandakilere, “Bunun için şimdi Muğla’dan destek istiyoruz. Öyle bir ses verin ki altta Akdeniz’in, üstte Marmara’nın her karışından duyulsun. Muğla, 2023’te güvenli, huzurlu, müreffeh Türkiye’nin yolunu bir kez daha açmaya hazır mıyız? Muğla, Türkiye Yüzyılı’nı birlikte inşa etmeye hazır mıyız? Muğla, dışarıda Türkiye düşmanlarının, içeride onların maşalarının heveslerini bir kez daha kursaklarında bırakmaya hazır mıyız? Muğla, bir olarak, iri olarak, diri olarak, kardeş olarak hep birlikte Türkiye olarak 2023’te Cumhuriyetimizin yeni asrını karşılamaya hazır mıyız?” diye seslendi.
Alandakilerin hep bir ağızdan “evet” karşılığını vermesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rabbim sizlerden razı olsun” dedi.
“5 MİLYAR 221 MİLYON LİRA YATIRIM BEDELİNE SAHİP PROJELER”
Vatandaşlarla her buluşmalarının bir eser ve hizmet şöleni şeklinde gerçekleştiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bugün de Muğla’da çeşitli kurumlarımızca şehrimize kazandırılan 5 milyar 221 milyon lira yatırım bedeline sahip projeler ile ilçe belediyelerimizin 523 milyon liralık yatırımlarının resmî açılışını yapıyoruz. Eğitimde, anaokulundan liseye kadar çok sayıda yeni okulumuz ile aralarında deprem güçlendirme çalışmalarının da bulunduğu diğer yatırımlardan oluşan 17 projeyi resmen hizmete açıyoruz. Ziya Paşa ne diyor? ‘Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri.’ Üniversitemizin yeni fakülte ve yüksekokul binaları ile altyapı ve çevre düzenlemeleri çalışmalarının resmî açılışını da buradan yapıyoruz. Menteşe’deki 2’şer bin kişi kapasiteli iki öğrenci yurdunun, Fethiye’deki 1350 kişilik öğrenci yurdunun, Bodrum Gençlik Merkezi ve Spor Salonu’nun, Dalaman Spor Salonu’nun, Marmaris Stadı’nın, Milas Spor Salonu’nun resmî açılışlarını da bugün gerçekleştiriyoruz. Sağlıkta, Bodrum’da 150 yataklı, Milas’ta 150 yataklı, Yatağan’da 100 yataklı devlet hastanelerimiz ile Ula Sağlık Merkezi’ni hizmete açıyoruz. Ulaştırmada, Muğla-Kale yolunun tamamlanan 6 kilometresi ve tünelinin, Bozburun-Datça yolunun tamamlanan kısımlarının, Milas tarihî Sarıçay Köprüsü restorasyonunun açılışlarını da bugün yapıyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarımda, Milas İçmesuyu İsale Hattı ve Arıtma Tesisi, Menteşe Göktepe sulaması, Seydikemer Eşen Çayı ve Akçay Deresi ıslahı, Girme ve Seki Arazi Toplulaştırması, ilçelerdeki göletlerin ağaçlandırma çalışmaları ile ORKÖY ve kırsal kalkınma yatırımları hibe desteklerinin resmî açılışlarını gerçekleştireceklerini belirtti.
Çevre ve şehircilikte 644 milyon liralık bir yatırımla tamamlanan Muğla Kanalizasyon Şebekesi ve Arıtma Tesisi ile ilçelerdeki altyapı yatırımlarının da resmî açılışlarını yapacaklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, enerjide aralarında 422 milyon liralık yatırım olan Yatağan Pamukkale Enerji İletim Hattı’nın da bulunduğu çok sayıda yatırımı da hizmete açacaklarını söyledi.
Valilik tarafından tamamlanan yol yapımları, antik kentlerdeki kazılar, restorasyonlar, çevre düzenlemeleri, çeşitli kurumların hizmet binaları ve diğer yatırımlar ile Köyceğiz, Ula, Kavaklıdere, Ortaca, Dalaman, Seydikemer ve Yatağan belediyelerinin 86 ayrı projesini de resmen hizmete açtıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm bu yatırımların şehre hayırlı olmasını diledi.
“MUĞLA’YA TOPLAM 50 MİLYAR LİRA TUTARINDA KAMU YATIRIMI YAPTIK”
Emeği geçen bakanlıkları, belediyeleri ve kurumları da tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İktidara geldiğimiz günden bugüne Muğla’ya toplam 50 milyar lira tutarında kamu yatırımı yaptık. Laf ola beri gele yok, icraat, icraat, icraat” diye konuştu.
Eğitimde 3 bin 325 yeni derslik kazandırdıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlik ve sporda 11 bin 157 kişi kapasiteli yükseköğrenim yurt binaları açtıklarını, toplam 69 spor tesisi inşa ettiklerini söyledi.
Kentteki ihtiyaç sahiplerine toplam 2,5 milyar lira tutarında kaynakla destek olduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Sağlıkta toplam 1541 yataklı 16 hastane dahil 38 sağlık tesisi inşa ettik. Çevre ve şehircilikte Muğla’da 3 bin 355 konutun yapımını tamamlayıp hak sahiplerine teslim ettik. 953 konutun yapımına devam ediyoruz. Muğla için İlk Evim projemiz kapsamında toplam 2 bin 599 konut inşa edecek, İlk Arsa projemiz kapsamında da 5 bin 500 altyapılı arsayı sizlerin hizmetine sunacağız. İktidara geldiğimizde Muğla’da 8 adet atıksu arıtma tesisiyle belediye nüfusunun yüzde 25’ine ulaşılabilir iken bugün 33 adet atık su arıtma tesisiyle belediye nüfusunun yüzde 94’üne hizmet veriyoruz. Ulaştırmada 90 kilometreden devraldığımız bölünmüş yol uzunluğuna 367 kilometre ilave yaparak toplamda 457 kilometreye ulaştırdık. Geçtiğimiz yıl 4,6 milyon yolcu kapasitesine ulaşan Dalaman Havalimanı’nı ve geçtiğimiz yıl yaklaşık 4 milyon yolcu kapasitesine ulaşan Milas Bodrum Havalimanı’nı yeniledik. Ören ve Turgut Reis yat limanlarını, Bodrum ve Güllük iskelelerini tamamlayıp şehrimize kazandırdık.”
“234 MİLYON FİDANI TOPRAKLA BULUŞTURDUK”
Tarım orman alanında Muğla’ya 8 baraj, 7 içme suyu tesisi, 18 sulama tesisi, bir arazi toplulaştırma, 66 taşkın koruma tesisi, 7 gölet ve 10 hidroelektrik santrali inşa ettiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yaptığımız sulama projeleriyle Muğla’da yaklaşık 105 bin dekar zirai araziyi sulamaya açtık, 60 bin dekar arazinin sulanmasına hizmet edecek 5 barajın inşası sürüyor. Şehir genelinde 110 bin hektar alanda çalışma yaparak 234 milyon fidanı toprakla buluşturduk” diye konuştu.
Arıcılığı geliştirmek ve organik bal üretimini desteklemek için 14 bal ormanı kurduklarına da işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, çiftçilere toplam 2,1 milyar liralık tarımsal destek verdiklerini, 9 tarımsal ovayı da koruma altına aldıklarını söyledi.
Muğla’daki turist sayılarına ilişkin de bilgi veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yabancı turist sayısına göre ilk üçte, iç turizmde ise ilk sırada yer alan Muğla’mızın toplam turist sayısı, önceki yıla göre yüzde 37 artış göstererek 6 milyonun üzerine çıktı” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muğla’ya sanayi ve teknolojide, bir teknopark ile 2 araştırma geliştirme merkezi kurduklarını da belirterek şunları kaydetti: “İşverenlerimizi toplam 4,1 milyar lira tutarındaki prim teşvikiyle destekledik. Enerjide Muğla’ya, Menteşe’ye, Yatağan’a, Ula’ya, Kavaklıdere ve Bayır’a doğal gaz arzını sağladık. Bitmedi, önümüzdeki dönemde Bodrum, Dalaman, Datça, Fethiye, Köyceğiz, Marmaris, Milas, Ortaca ve Seydikemer’e doğal gaz arzını inşallah sağlayacağız. Gördüğünüz gibi ne kadar özetlersek özetleyelim, Muğla’ya hizmetlerimizi anlatmakla bitiremiyoruz, inşallah önümüzdeki dönemde şehrimizi daha çok, daha büyük hizmetlerle buluşturacağız. Türkiye Yüzyılı destanını Muğla’yla, siz Muğlalılarla birlikte yazacağız. Zaman daraldı, seçime ana kademe yoğun bir şekilde gidiyor muyuz? Sandıkları patlatıyor muyuz? Şimdi öyle bir seslenelim ki tüm Türkiye duysun. Muğla’dan inşallah sandıkları patlatarak geleceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının ardından, hizmete alınacak projelerin bulunduğu noktalara canlı bağlantı yapıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, beraberindekilerle kurdele keserek hizmete alınan eserlerin toplu açılışını yaptı.
Törene, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu da katıldı.

DÜNYA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rami Kütüphanesi Açılış Töreni’ne katıldı





Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rami Kütüphanesi Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Ülkemizin, özellikle de İstanbul’un tarihî ve kültürel mirasına sahip çıkmayı, ecdada karşı sorumluluğumuzun bir gereği olarak görüyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rami Kütüphanesi Açılış Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcıları selamlayarak kütüphanenin hayırlı olması temennisinde bulundu.
Hayatını kaybeden sanatçı Burhan Çaçan’a Allah’tan rahmet dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burhan Çaçan yürek tellerimizi titreten, güçlü sesi, kendine özgü yorumu ve her zaman koruduğu vakur duruşuyla hem halkımızın gönlünde taht kurmuş hem de Türk halk müziğine eşsiz katkılar yapmış bir sanatçımızdır. Merhum sanatçımız bizim de ilk gençlik yıllarımızdan itibaren severek dinlediğimiz, şahsiyetini hep takdir ettiğimiz gerçekten müstesna bir insandı. 45 yıllık sanat hayatı boyunca birbirinden değerli albümlere imza atan Burhan Çaçan vefatıyla geride doldurulması zor bir boşluk bırakmıştır. Rabbim merhum sanatçımızı rahmeti ve merhametiyle kuşatsın. Başta ailesi olmak üzere yakınlarına ve tüm sevenlerine sabır versin diyorum” ifadelerini kullandı.
Kütüphaneye dönüştürülen Rami Kışlası’nın ülkenin son 2,5 asırlık tarihinde çok önemli bir yeri olduğuna değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin de buranın gıda çarşısına dönüştüğü dönemde peynir, sucuk ve pastırma satışı yaptığını söyledi.
Burada bir geçmişini kenara koymanın mümkün olmadığını, buranın top sahası olduğu dönemde futbol da oynadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama hepsinden öte Sultan 2. Mahmut 1828-1829’daki Osmanlı Rus Savaşı’nın askerî ve idari yönetimini bu kışladan yürütmüştür. Cumhuriyet döneminde de aynı amaçla uzunca bir süre kullanılan kışla daha sonra az önce ifade ettiğim gibi Gıda Toptancıları Sitesi de dâhil farklı biçimlerde değerlendirilmiştir” diye konuştu.
“İSTANBUL’UN EN BÜYÜK KÜTÜPHANESİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, zaman içinde ciddi bir tahribata uğrayan bu abide eseri İstanbul’un en büyük kütüphanesi olarak düzenlemek için yürüttükleri çalışmaların nihayet sona erdiğine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Rami’yi sadece bir kütüphane değil pek çok faaliyetin de yapılabileceği bir kültür merkezi olarak planladık. Buradaki kütüphanemiz haftanın her günü, günün 24 saati gençlerimiz başta olmak üzere kitapseverlere hizmet verecektir. Kullanım alanı 36 bin metrekareyi geçen, peyzaj alanı 51 bin metrekareyi bulan, diğer ilaveleriyle yaklaşık 110 bin metrekarelik bir alanda şu andaki yapıya kavuşmuş bulunuyoruz. Kütüphanemizde ilk etapta 2 milyonu aşkın kitap ve 4 bin 200 kişilik kapasitesiyle hizmete başlamasından memnuniyet duyuyorum. Kitap sayımız elbette zaman içinde daha da artacak. Kütüphane bünyesindeki Atatürk İhtisas Kütüphanesi de 25 bin ciltlik külliyatıyla kendi alanında önemli bir ihtiyacı karşılayacaktır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rami bünyesindeki Yazma Eserler Kütüphanesi’nin de buraya ayrı bir derinlik katacağını dile getirerek günümüzün olmazsa olmazı dijital kaynakların da burada meraklılarıyla buluşacağını kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kütüphanede emeği geçen herkesi tebrik etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyetin 100’üncü yılını 100 yeni kütüphaneyle karşılama hedefine adım adım yaklaştıklarını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu eserin her türlü takdirin üzerinde olduğunu söyledi.
Ülkenin özellikle de İstanbul’un tarihi ve kültürel mirasına sahip çıkmayı ecdada karşı sorumluluklarının bir gereği olarak gördüklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, üstelik sadece bununla kalmadıklarını, modern sanatların ülkede yaygınlaşmasını sağlayacak projeleri de hayata geçirdiklerini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi bünyesinde ülkenin en iyi altyapısına sahip bir kongre ve kültür merkezi, sergi merkezi ve kütüphaneyi milletin hizmetine sunduklarını anımsatarak, yine Cumhurbaşkanlığı’nın Çankaya Köşkü’ndeki, Tarabya Yerleşkesi’ndeki, Dolmabahçe’deki, Yıldız Sarayı’ndaki tarihî eserleri restore ederek, Vahdettin Köşkü’nü o yanmış hâlinden sonra bugünkü hâline getirerek, yeni baştan yaparak, tarihe sahip çıktıklarını dile getirdi.
Millî Saraylar Başkanlığını, Cumhurbaşkanlığına bağlayarak, ecdat yadigârı pek çok eserin ihyasını sağladıklarını, bunlarla beraber Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi’ni yürütülen tüm olumsuz kampanyalara rağmen yeniden ve çok daha güzel bir şekilde İstanbul’un kültür sanat hayatına kazandırdıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Diğer yandan Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını 100 yeni kütüphaneyle karşılama hedefimize adım adım yaklaşıyoruz. Bir taraftan Kültür ve Turizm Bakanlığımız diğer taraftan Millet Bahçeleri bünyesindeki kütüphane çalışmalarıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız, öte yandan belediyelerimiz, ülkemizi ve gençlerimizi kitapla buluşturmak için canla başla çalışıyor. Tabii üniversitelerimizin ve sivil toplum kuruluşlarımızın son dönemde bu konuda gösterdiği gayretlerin de yakın takipçisiyiz. Yeni bir anlayışla dönüştürdüğümüz ve inşa ettiğimiz kütüphanelerimizin gençlerimiz nezdinde gördüğü kabule gittiğim her yerde şahit oluyorum. Eskiler ‘şerefü’l mekin bil mekân’ derler. Yani bir mekânın şerefi, değeri, anlamı orada bulunanlarladır. Bu mananın bu sözün en iyi vücut bulduğu yerlerin kütüphaneler olduğuna inanıyorum. İşte burası böyle bir eserdir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerle birlikte tüm vatandaşların kütüphaneyle ünsiyeti ne kadar güçlendirilirse geleceğin o derece emniyette olacağının altını çizerek, “Az önce buradaki bir Anadolu Lisesi’nin mensubu gençlerimizle bir arada olduk. Ve ‘Cumhurbaşkanım 5 dakikada artık okulumuzdan buraya geliyoruz’ dediler. 5 dakika. ‘Başka?’ dedim, ‘Onları da söyleyin bakalım.’ Artık burada çorbanızı içecek misiniz? İçeceksiniz. Çayınızı içecek misiniz? İçeceksiniz. Kahvenizi içecek misiniz? İçeceksiniz. Kek, onu da yiyeceksiniz, para yok. Tabii çok mutlular. Yarın sabahtan itibaren bu uygulama da başlıyor” diye konuştu.
Geriye doğru bakıldığında, kütüphanelerin ne kadar zengin, ne kadar yaygın, ne kadar hareketliyse medeniyetin o derece ürettiğini, devletin o derece güçlü, milletin o derece müreffeh olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim medeniyetimiz kitapla, defterle, kalemle, mürekkeple, okumakla, anlamakla, sormakla, anlatmakla yoğrulmuş, ilimle, irfanla, hikmet ve tefekkürle kıvamını bulmuştur. Duvarları kitaplarla dolu bir kütüphaneyi en kıymetli hazinelerden daha üstün tutan ecdadımız, her kütüphaneyi cennetten bir köşke benzetmiştir. Âlimleri, gölgelerinde soluklanılan cennet ağaçlarıyla kıyaslayan ecdat, onların eserlerini de bu ağaçların meyveleri olarak görmüştür. Elhamdülillah, nasıl bir ecdada sahibiz. İnşallah biz de onlara layık oluruz” değerlendirmesini yaptı.
“ADALET, HAK, HAKKANİYET VE FIRSAT EŞİTLİĞİ TEMELİNDE HİÇBİR AYRIM GÖZETMEKSİZİN ÇALIŞTIK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayırlı işlerin her biri gibi ilim, irfan, kültür, sanat faaliyetlerini de ibadet aşkıyla yürüten milletin, bu vasfı sayesinde asırlarca dünyaya ışık tuttuğunu, hâlen el üstünde tutulan eserler verdiğini aktararak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kütüphanelerimizin sembolü olduğu bereketli medeniyet iklimimiz, yerini fikri ve manevi kuraklığa bıraktıkça bu tablonun yerini gerileme, rehavet, sefalet almıştır. Kimi dönemlerde bu kuraklık iklimi özellikle tesis edilmiş, özellikle başımıza bir kara bulut gibi çöktürülmüştür. Ülkemizde yıllarca eğitim öğretimi ve entelektüel faaliyetleri hep tek yönlü bir formatlama aracı hem de belirli kesimlere mahsus bir ayrıcalık olarak tutmaya çalışan zihniyetin yol açtığı kısırlığı yaşadık. Çocuklarımızı ya okullara hiç almıyorlardı ya da faşizan baskılarla kendi ideolojik saplantıları doğrultusunda biçimlendirmeye çalışıyorlardı. Rahmetli Menderes’in başlattığı, rahmetli Özal’ın sürdürdüğü bu ülkenin asli unsuru olan milletin evlatlarının akademiden bürokrasiye, medyadan iş dünyasına her alanda önlerini açma çabalarını hayırla yâd ediyoruz. Biz de hükûmete geldiğimiz günden beri adalet, hak, hakkaniyet ve fırsat eşitliği temelinde hiçbir ayrım gözetmeksizin, ülkemizin her köşesini ve milletimizin tamamını kuşatacak şekilde bu anlayışla çalıştık, çabaladık.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kalkınmanın bir bütün olduğuna, en başında da eğitimin, kültür ve sanatın geldiğine inandığını ifade etti.
Bunun için önceliklerinin ilk sırasına eğitimi aldıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem geçmişin yanlışlarını düzeltecek, mağduriyetlerini giderecek hem de bugünün ihtiyaçlarına cevap verecek bir eğitim altyapısı ve sistemi kurmak için kolları sıvadıklarını söyledi.
Okul öncesinden üniversiteye, oradan akademik basamakların en üstüne kadar tüm kademelerde köklü reformlar gerçekleştirdiklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, mesleki eğitimi güçlendirmek dâhil tüm sistemi yeniden yapılandırdıklarının altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversiteleri 81 vilayete yaygınlaştırdıklarını anımsatarak, şunları anlattı: “Çocuklarımızı ve gençlerimizi her alanda destekledik. Aynı şekilde kültür sanat altyapımızı tahkim ettik. Düşüncesine, yüreğine, becerisine, emeğine dayalı üretim yaparak ülkemize değer katan herkesin yanında olduk. Yaptığı işe, gerçekleştirdiği üretime, verdiği hizmete kendi değerlerinin damgasını vuran kültür sanat insanlarımızı özellikle teşvik ettik. Bunları yaparken asırlardır yolumuzu aydınlatan medeniyet güneşimizi tekrar en yükseğe taşıma peşinde koşuyorduk. Demokrasi ve kalkınma atılımlarımızın diğer tüm başlıklarında kaydettiğimiz gelişmelerin de bu mücadeleyi destekleyen bir yönü vardı.”
Geçen 20 yılda ülkenin asırlık altyapı eksiklerini, demokrasi ve güvenlik ihtiyaçlarını gidermekte gerçekten çok büyük bir başarı yakaladıklarını ve bunu kimsenin inkâr edemeyeceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu çerçevede eğitimde, kültür ve sanatta geldiğimiz yeri de çok önemli görüyoruz. Ama henüz bu alanlarda arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamadığımızın da farkındayız. Bizimki ancak hayalleri ve hedefleri büyük olanların yaşayabileceği bir hayıflanmadır. Yoksa asırlara bedel eserler ve hizmetler ortaya koyduğumuzdan asla şüphemiz yok” değerlendirmesinde bulundu.
“RAMİ KÜTÜPHANEMİZ GELECEĞE YATIRIMIN ESERİ OLACAK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünya değişirken ülkemizin yerinde kalması demek gerileme işaretidir. Takip eden değil öncülük yapan diğer alanlar gibi kültürde de kendisine sunulanları tüketen değil, üreten bir Türkiye için gece gündüz çalışıyoruz. İnşallah önümüzdeki dönem Türkiye Yüzyılı vizyonumuzla eğitim ve kültür başta olmak üzere ülkemizi küresel düzeyde marka hâline getirecek başlıkların tamamında da milletimizi hayallerine kavuşturacağız” diye konuştu.
Rami Kütüphanesi’ni, bu büyük yürüyüşte yeni bir halka, yeni bir safha olarak gördüklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Rami Kütüphanemizi gezerken bütün gerek cilt hanesi yani mücellitlerimizi gördüm gerekse adeta bir ameliyathane gibi kitapların restorasyonlarının yapıldığı birimlere girdik. Oradaki arkadaşlarımızın nasıl bir hassasiyetle çalıştıklarını, adeta organ nakli yapar gibi o kitapların bütün gerçekten tahrip olmuş o yaprakları tek tek tek nasıl bir yerden bir yere naklettiklerini görmek, onlara şükran borcu olduğumuzu söylememek mümkün değil. Ve bu eserlerle beraber inşallah Rami Kütüphanemiz çok çok farklı geleceğe bir yatırımın eseri olacak. Ülkemize ve İstanbul’umuza hayırlı olmasını diliyorum. Dilediğimiz tüm kitapları buraya nakledebiliriz. Ve Kültür Turizm Bakanlığımızın bütçesine ayrıca bir destek vererek yurt içi, yurt dışından buraya her türlü inşallah kitapları alacağız. İthalatçılığımıza onu getireceğiz. Kitap ithali yapacağız dünyanın dört bir yanından ve Rami Kütüphanemizin bu uluslararası özelliğini de çok daha güçlü hâle getirmiş olacağız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kütüphanede okuyacak, araştıracak, eser ortaya koyacak, yapılan faaliyetlerden istifade edecek herkese teşekkür ederek sözlerini tamamladı.
Konuşmaların ardından Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a günün anısına Rami Kütüphanesi’nin minyatürünü takdim etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, protokol üyeleriyle birlikte kurdele keserek kütüphanenin açılışını gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, program öncesinde eşi Emine Erdoğan’la birlikte Rami Kütüphanesi’ni gezdi, öğrencilerle sohbet etti.

DÜNYA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Savunma sanayiinde büyük bir zihniyet devrimi gerçekleştirdik”




Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeni Nesil Fırtına Obüsleri Teslimat Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Savunma sanayiinde başarı hikâyesi yazmakla kalmadık, aynı zamanda büyük bir zihniyet devrimi de gerçekleştirdik” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Millî Savunma Bakanlığı Arifiye Yerleşkesi BMC İşletmesi’nde Yeni Nesil Fırtına Obüsleri Teslimat Töreni’ne katılarak bir konuşma gerçekleştirdi.
BMC Power tarafından bugün teslim edilecek altı adet yeni nesil Fırtına Obüsü’nün hayırlı olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnşallah bu sayıyı önümüzdeki dönemde yeni teslimatlarla toplamda 140’a kadar çıkartacağız. Yeni nesil Fırtına Obüsleri şu an envanterde olan modellere kıyasla pek çok avantaja sahiptir. Yürütülen çalışmalar neticesinde obüslerimizin hem beka kabiliyeti hem de ateş gücü artırılmıştır” dedi.
“TÜRKİYE’NİN SAVUNMA HAMLELERİNİN ENGELLENMESİNE ASLA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ”
Türkiye’nin savunma hamlelerinin, geçmişte defalarca yaşandığı gibi, türlü ayak oyunlarıyla engellenmesine asla müsaade etmeyeceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Savunma sanayii alanında da tam bağımsızlığımızı ilan edene kadar durmayacak, dinlenmeyecek, en küçük bir geri gidişe rıza göstermeyeceğiz. İşte bugün burada olduğu gibi, kamu ve özel sektör iş birliğiyle, inşallah ülkemizi başarıdan başarıya koşturacağız” açıklamasında bulundu.
Türkiye’nin zincirlerini kırdığı alanların başında savunma sanayiinin geldiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ana yüklenicileri, KOBİ’leri, araştırma kuruluşları, teknoloji merkezleriyle son 20 yılda bu alanda hayal dahi edilemeyen başarılara imza attık. Savunma sanayiinde başarı hikâyesi yazmakla kalmadık, aynı zamanda büyük bir zihniyet devrimi de gerçekleştirdik. Daha önce başlattığı stratejik projeler emekleme aşamasındayken akim bırakılan ülkemiz, bizimle birlikle ilk defa projelerinin neticelendiği, uygulamaya geçtiği, başarısını ispatladığı günleri gördü. ‘Yapılamaz’ denilen, ‘hayal mahsulü’ olarak nitelenen birçok kritik projeyi, hamdolsun tek tek gerçeğe dönüştürdük.”

-
DÜNYA2 sene ago
DEV YATIRIMLAR | AĞRI’DA ALTIN VE GÜMÜŞ REZERVİ MÜJDESİ
-
DÜNYA2 sene ago
Dev yatırımlar | Türkiye eSIM geliştiren ülkeler arasında ilk sıralarda yerini aldı.
-
DÜNYA2 sene ago
Dev Yatırımlar | Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren Hattı Projesi’nde performans testleri başladı
-
DÜNYA2 sene ago
Dev yatırımlar | Cumhurbaşkanı Erdoğan, ETİ Maden Lityum Üretim Tesisi Açılış Töreni’nde konuştu
-
DÜNYA2 sene ago
Dev yatırımlar | Enerji Ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez : Söğüt’te Altın Kaynağı Tespit Edilen Sahayı İnceledi
-
DÜNYA2 sene ago
Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye Genç İş Adamları Heyetini (TÜGİK) Kabulünde Açıklamalarda Bulundu
-
GÜNCEL2 sene ago
Cumhurbaşkanı Erdoğan,“Ekonomimizi güçlendirecek, demokrasimizin, hak ve özgürlüklerin çıtasını yükseltecek reform hazırlıkları içindeyiz”
-
DÜNYA2 sene ago
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “OECD İstanbul Merkezi Açılış Töreni”ne Video Mesaj Gönderdi